Okuma Alışkanlığı Eğitimi

Türkiye'de insanların okuma alışkanlığının olmadığı ileri sürüp duran, özellikle bu konuda sorumlu olan öğretmen, kütüphaneci ve yöneticilerin üzerinde düşünmeleri gereken bir yazı. Yazıyı yurt dışında eğitim görmüş bir Türk öğrencisi "yurt dışında öğrencilere nasıl okuma alışkanlığı kazandırılıyor?" sorusu üzerine kaleme almıştır:

 

Ben ve Okuma Alışkanlığım

Kitap okumanın bir yaşam biçimi ve bireyin gelişimi için yemek, içmek kadar doğal ve önemli bir gereksinim olduğuna inanıyorum. Her yeni okuduğum kitap beni yeni bir dünyaya götürüyor ve yeni fikirler kazandırıyor.

Okuma alışkanlığını Amerika Birleşik Devletleri’nde ilkokuldayken edindim. İlk zevkle okumaya başladığım kitaplar Marc Brown’a ait  “Arthur” isimli seri kitaplardı. Her kitap Arthur’un maceralarıyla ilgili kısa ve resimli hikayelerden oluşurdu. Zamanla Arthur kitaplarının tümünü ezberlemiştim ve okumaya yine benzer kısa hikaye kitaplarıyla devam ettim.

Okumakta olduğum ilkokul, Franklin Elementary School’da, her hafta belli bir miktarda kitap veya kısa öyküler okumamız gerekirdi. Her cuma günü, o hafta kaç kitap okuduğumuzla ilgili rapor verirdik. Bunun yanı sıra, yıl içinde belli dönemlerde okuma yarışmaları olurdu. Sınıflar arası formlar dağıtılır ve yine her hafta kaç kitap okuduğumuzu yazardık. Bir ay sonunda en fazla kitap okuyan kişiye ve sınıfa şeker ve küçük oyuncaklar gibi ödüller verilirdi. Böylece okumayı sevmeyen bir çoçuk bile hediye almak amacıyla kitap okurdu. Bazen sadece fazla göstermek için okumadığı kitabı yazmaya çalışan çocuklar olsa bile bu engellenirdi. Çünkü formda her kitap için en az 5 cümlelik kısa özetler istenirdi.

Okulda, okumayı sevdirmek ve okuma alışkanlığını kazandırmak için yapılan yarışmalar ve okuma haftaları dışında içi kitapla dolu olan bir kütüphanemiz vardı. Haftada bir gün mutlaka kütüphaneye giderdik ve en az iki kitap ödünç almak zorunluydu. Kütüphaneyi ziyaretlerimiz sırasında bize kütüphane kuralları ve kitapları nasıl kormamız gerektiği de anlatırlardı.

Yaşadığım dönemlerde edindiğim izlenimlere göre ABD’de okuma alışkanlığını kazandıran önemli unsurlardan biri de okulların yanı sıra hemen hemen her semtte bir kütüphane bulunmasıydı. Kütüphaneler genellikle semt içersinde ayrılan yer büyüklüğünde olurdu, bazen üç katlı ve binlerce kitap barındıran, bazen küçük bir otobüs şeklindede bulunabiliyordu ama yine kitaplarla dolu oluyordu. Kütüphanelerin iç mekânlarında ise her  zaman bütün yaş gruplarını çekebilecek bir ortam oluşturuluyordu. Yetişkinler kısmında sandalyeler ve kahve servisi dahil olabiliyordu, küçükler içinse halılar ve oyuncaklar bulunuyor ve belli saat aralıklarında orada bulunan çocuklara kütüphane görevlileri kitap okuyordu. Böylece çocuklar ve yetişkinler istedikleri her zaman kolayca kitaplara ulaşabilir durumdaydı. Semt kütüphanelerinin de okullar gibi okumayı teşvik eden yarışmaları oluyordu.

ABD’de kütüphanelerin yanı sıra kitabevlerinin de çok sayıda olması ve benzer etkinlikler yapması kitap okumayı teşvik eden önemli bir etken. Okumayla ilgili güzel bir hatıram Washington Eyalet Üniversitesi kitabevinin gerçekleştirdiği bir yarışmaya aittir. Bookmark, yani kitap aralıkları için yapılan bir resim yarışmasına katılmış ve kendi yaş grubumda birinci olmuştum. Ödülüm ise kitabevinden 50 dolar miktarında istediğim kitaba sahip olmak olmuştu.

ABD'de ilkokulda edinmiş olduğum kitap okuma alışkanlığım, lisede de artarak devam etti. Walnut Hills Lisesi'nde okuduğum 8. ve 9. sınıflar süresince birçok önemli klasik okuduk. Bunlardan bazıları; Great Expectations (Charles Dickens), A Midsummer Night’s Dream (William Shakespeare), The Pearl (John Steinbeck), Of Mice and Men (John Steinbeck), Animal Farm (George Orwell). Kitapların büyük bir bölümü derste tartışılarak ve worksheet doldurularak okunurdu. Bazı bölümler eve ödev olarak verilirdi ve kitapla ilgili birçok aktivite yapılırdı. Böylece kitabı iyice hazmetmiş ve anlamış olurduk. Yıl içinde sorumlu olduğumuz kitaplar bitince kendi istediğimiz kitabı okuyup rapor hazırlayıp sınıfa tanıtırdık. Bir dönem içinde en az üç kitap okumamız gerekirdi. İlk okuldaki gibi kitabın okunup okunmadığına çok dikkat edilmese bile yinede kitap okuyan ve kütüphaneye uğrayan sayısı çok yüksekti. Şimdi bu sistemi Türkiye'deki  sistemle karşılaştırınca arada büyük bir fark ortaya çıktığını görüyorum. Türkiye'de ilkokulda başlaması gereken kitap okuma alışkanlığı çoğu zaman gerçekleşmiyor çünkü derslerde, ders kitabının dışında farklı kitaplar okunması çoğu zaman istenmiyor. Bunun yanı sıra, bildiğim kadarıyla okullarda ya kütüphane bulunmuyor ya da çoğu zaman yeterli sayıda kitaba sahip olmuyorlar.

Benim deneyimlerimden gördüğüm kadarıyla, Amerika'da herhangi bir derste bir proje verildiğinde araştırmaya dayalı olduğundan internette başvursak bile projemizde kaynak olarak kitap kullanmamız gerekiyordu ve referans olarak en az iki kitap araştırılması mecburi idi. Türkiye’de günümüze kadar çoğunlukla ezbere dayalı bir eğitim sistemi uygulandığı için öğrenciler ders kitapları dışında kitap okuma alışkanlığından çoğu zaman uzaklar. Yeni gelen sistemin araştırma üzerine dayalı olmasına rağmen araştırmacı ve kitap okumayı destekleyen sistemin sonuçlarını ancak birkaç yıl sonra görebiliceğiz. Benim görüşüme göre, Amerika'daki sisteme benzer bir biçimde Türkiye’de de halka açık semt kütüphaneleri kurulması gerekir ve insanlar bir konu hakkında öğrenmek istedikleri birşey olduğunda kolayca en yakınındaki kütüphaneye başvurabilmelidir. Ne yazık ki, Türkiye’de sayılı kütüphane bulunduğundan bunun gerçekleşmesi ve sistemin oturması için çok zaman gerekli.

Türkiye’de lise 1 yılı içersinde 4 kitap okuduk ve bunlardan dönem sonunda sınav olduk fakat bu kitapların gerçekten okunup okunmadığı bilinmiyor ayrıca bu kitaplar derste işlenmiyor ve zorunlu oldukları için öğrenciler soğuyabiliyor. Amerika'da çoğu kitap ders gibi işlenirdi, bu şekilde her öğrenci gerçekten o kitabı okumuş olurdu. Aynı zamanda gelecek sene için hangi kitabı okumak isteyebileceğimiz ile ilgili görüşlerimiz alınırdı. Bence Türkiye’de ders programlarına edebiyatta dünya klasikleri eklenmeli, bütün okullarda çok iyi donanımlı kütüphaneler olmalı, her semte kütüphane açılmalıdır. Öğrenciler kütüphanelerde kitapların yanı sıra, yine kütüphanelerde ulaşabildikleri gazete, dergi ve internetten gündemdeki olayları takip edebilmeli, dünyayı keşfedebilmeli ve ilgilendikleri alanlarla ilgili bilgi ve yeni fikirler edinebilmelidir.

Okumak, bana göre dünyayı tanımak, çevremizde ve dünyadaki gelişmelerle ilgili bilgi sahibi olabilmek ve bunu ötesinde fikir üretebilmek ve yaşama ait olumlu ve yapıcı katkılarda bulunabilmek için son derece gerekli ve önemli bir eylemdir.

 

Eylül Olga Müstecaplıoğlu